Cinsiyetlerin Evrimi: Cinsiyetler Neden, Ne Zaman, Nasıl Evrimleşti?
Cinsiyetlerin Evrimi: Cinsiyetler Neden,
Ne Zaman, Nasıl Evrimleşti?
Kuşlar, kediler, balıklar,
kertenkeleler, kurbağalar, insanlar, atlar, develer, fareler, karıncalar ve
daha nicesi... Hepsi seks yapıyorlar, ürüyorlar, çoğalıyorlar, birçok yavrular
üretiyorlar, bu yavruların her biri birbirinden farklı gözüküyor, farklı genetik
özelliklere sahip ve bu sebeple, sadece bir kısmı başarılı olabiliyor, bir
kısmı ise yok olup gidiyor. Buna bağlı olarak da evrim sürüyor, canlılar
değişiyor, yeni özellikler kazanılıp, var olan özellikler nesiller içerisinde
kayboluyor.
Peki, bu sürecin hangi
noktasında cinsiyetler evrimleşti? Neden erkekler ve dişiler olmak üzere iki
ana kategori oluştu? Sadece iki cinsiyet mi var? Öyleyse neden? Değilse, diğer
cinsiyetler neler? Evrimsel süreç, neden cinsiyetleri destekledi? Bu
makalemizde, bu soruları irdeleyeceğiz. Sayısız defa sorulan bu sorulara
vereceğimiz cevaplar, umuyoruz ki her birinize faydalı olacaktır.
Cinsiyetlerin 2 adet
olmadığını, cinsiyet tanımının her canlıda aynı olmamasından kaynaklı olarak
ikiden fazla cinsiyetin bir arada bulunduğu canlıların olduğunu fakat bu
yazımızda, cinselliğin evrimsel kökenlerine bir bakış atmak istiyoruz.
Cinsiyetlerin Evrimsel Kökeni
Bildiğiniz üzere tüm
canlıların yaşamış en eski ataları, koaservatlar olarak bilinen ve sonrasında
arkeler ile bakterilere evrimleşen, oradan da tüm canlılığın evrimleşmesine
sebep olacak olan tek hücrelilerdir. Bu prokaryotik tek hücreliler, amitoz
denen bir bölünme tipi ile ürerler. Ökaryotik, yani daha gelişmiş canlılara
geldiğimizde, daha karmaşık hücre bölünme tipleri olan mitoz ve mayoz tipi
bölünmeleri görürüz. Mayoz bölünmenin evrimleşmesiyle, cinsiyetlerin de
ayrılmaya başladığını görürüz. Tüm bu farklı üreme tiplerinin, kademeli olarak
birbirinden evrimleştiği bilinmektedir. Hatta o yazıda, bu farklı üreme
tiplerinin evrimine paralel olarak cinsel organların nasıl evrimleştiğini de
anlatmıştık. Bu bilgilerin edinilmesi, cinsiyetlerin evrimini anlamanızı
kolaylaştıracaktır. Çünkü cinsiyetlerin neden ve nasıl evrimleştiğine dair
çalışmalar, bu temellerden yola çıkılarak yürütülmektedir. Her ne kadar bilim
insanları arasında genel geçer olarak kabul edilmiş bir açıklama henüz
bulunmasa da, yeni yapılan çalışmalarla her geçen gün cinsiyetlerin neden ve
nasıl evrimleştiğine dair çok güçlü veriler edinilmektedir.
Cinsiyetlerin Evrimi ve Eşeyli Üreme
İlk olarak söylememiz
gerekiyor ki, cinsiyetlerin evrimi, eşeyli üremenin evrimiyle paralellik
göstermektedir. Dolayısıyla eşeyli üremenin avantajları, cinsiyetlerin
evrimleşmesinin de avantajlarına ışık tutmaktadır. Bir üstte verdiğimiz
yazımızdan da görebileceğiniz gibi, eşeyli üremenin eşeysiz üremeye göre bazı
artıları ve eksileri bulunmaktadır; ancak bu artılar, eksileri evrimsel süreçte
artı değer sağladığı için, eşeyli üreme doğal süreçler tarafından desteklenmiş
ve canlılar arasında yaygın bir hale gelmiştir.
Cinsiyetleri geriye doğru
Evrim Ağacı üzerinde takip ettiğimizde vardığımız yer, günümüzden 1200 milyon
yıl önce, yani 1.2 milyar yıl önce Proterozoik Zaman'da yaşamış olan bir tek
hücreli, ökaryotik canlıya ulaşmaktayız. Bu canlı, eşeyli üremenin de ilk
olarak evrimleştiği ökaryotlardandır. Günümüzde, bu türün spesifik olarak hangi
tür olduğunu, yani tür ismini ne yazık ki bilemiyoruz. Ancak gerek moleküler
saat ile, gerekse de diğer genetik ve morfolojik yöntemlerle yapılan kapsamlı
analizler, bize bu canlının yaşadığı aralığı ve evrimsel biyolojinin güçlü
öngörü becerisi ışığında nasıl bir canlı olması gerektiğini göstermektedir.
Farklı türler üzerinde yapılan analizler, cinsiyetlerin evriminin 800 milyon
yıl kadar sürmüş olabileceğini, yani günümüzden 2 milyar yıl öncesinde bu
evrimin başlamış olabileceğini göstermektedir. Yapılan fosil araştırmalarıyla,
bu türlere ulaşabileceğimizi umuyoruz.
Mitozdan mayozun
evrimleşmeye başlamasıyla birlikte, cinsiyetler de evrimleşmeye başlamıştır.
Burada, bir nevi karşılıklı evrim söz konusudur; zira cinsiyetler oluşup
birbirlerinden farklılaştıkça, bu özelliklerin yavrulara düzgün ve verimli bir
şekilde aktarılabilmesi için yöntemlerin de evrimleşmesi gerekmiştir. Mayoz
bölünmenin evrimleşmesinin en önemli katkısı, mayozun önceden sözünü ettiğimiz
avantajlarının yanı sıra, cinsiyetlere sahip olmanın kattığı avantajların
genetik olarak gelecek nesillere, ayrı cinsiyet hatları üzerinden
aktarılabilmesidir.
Cinsiyetler Neden Evrimleşti?
Cinsiyetlerin
evrimleşmesinin en temel sebebinin, tür içerisindeki adaptasyon avantajının
arttırılması ve iş bölümünün sağlanması olduğu düşünülmektedir.
Zira günümüzde dahi,
cinsiyetlerin evrimsel süreç içerisindeki başarıları ebeveyn katkısı denen bir
olgu ile birlikte incelenir. Yavrular üreten cinsiyetlerin gelecek nesillere kattıkları,
onların evrimsel avantajlarına doğrudan etki etmektedir. Bu evrimsel avantaj,
tür içi dinamikleri belirlemektedir. Örneğin, yavrularına çok fazla emek
harcayan taraf eğer ki dişilerse, cinsel seçilimde "tercihte bulunan"
taraf da genellikle dişiler olmaktadır. Zira "tercih yapmak" daha
kolayken, seçilen tarafta olup karşı tarafa kendini beğendirmek oldukça zor bir
iştir. Dişiler, yavru bakımı ve üretimi için harcadıkları ekstra enerjiye
karşı, evrimsel ekonomi dahilinde erkekleri seçici konuma gelmişlerdir.
Elbette, buna karşılık erkeklerin de doğada genellikle birden fazla dişiyle
çiftleştiği, dolayısıyla genlerini daha fazla aktarabildiği görülür. Yani doğa,
türleri, hangi cinsiyetten olursanız olun, kendi genlerinizi aktarma (daha
fazla üreme) veya aktardıklarınızın başarısını arttırma (yavruları koruyup
kollama) yöntemlerini geliştirmek zorunda bırakmıştır.
Bunun ilginç bir biyolojik
sonucu bulunmaktadır: İnsanlar arasında "karşılıksız sevgi" olarak
ifade edilen güçlü sevgi bağı, biyolojik olarak en kötü ihtimalle tamamen
asılsızdır, en iyi ihtimalle ise bir algı yanılgısıdır. Zira hiçbir sevgi, hele
ki ebeveynlerin yavrularına besledikleri sevgi (veya sevgi olmasa da
"koruma içgüdüsü") karşılıksız değildir. Dolaylı olarak, kendilerine
benzeyen genlerin korunması amacı güdülmektedir. Ancak insanlar bu temel
biyolojik motivasyonu "yüce sevgi" olarak algılamışlardır. Elbette
hiçbir ebeveyn, bu koruma ve kollamayı karşılık bekleyerek yaptığını bilişsel
olarak fark etmemektedir; sonuçta evrim, zeka veya bilinç ile ilerleyen bir
süreç değildir. Hangi özelliklerimizin neden ve nasıl evrimleştiklerini
bilişsel olarak fark edemiyoruz (tekil bireylerin asla evrimleşmediklerini
hatırlayınız). Ancak gerçekleri bilirken, bunlara sonradan yakıştırılan
kılıflara bağlı kalmak da doğru olmayacaktır. Yüksek zeka düzeyinde olan bir
birey, bu gerçeklerin sevginin değerini azaltmadığını, sadece nedenini
açıkladığını algılayacaktır.
Cinsiyetlerin
evrimleşmesinin nedenleri olarak, çeşitliliğin arttırılmasına olan katkısı
olduğunu söylemiştik. Gerçekten de, cinsiyetlere sahip türlerde, mayozun
bulunmasından ötürü aşırı yüksek bir çeşitlilik görülmektedir. Bu, mayozun
rastgele olarak gelişen genetik yapısından kaynaklanmaktadır. Tek tip bir popülasyon
yerine, cinsiyetlerin bulunduğu bir popülasyonda, farklı cinsiyetler üzerinde
farklı özelliklerin toplanması mümkün olabilmektedir. Bu durum, günümüzdeki
genetik analizlerle de görülmektedir. Örneğin insanda dişiliği simgeleyen X
kromozomu ile erkekliği simgeleyen Y kromozomu üzerindeki genler,
birbirlerinden oldukça farklıdır ve farklı özellikler konusunda
özelleşmişlerdir. Geri kalan kromozomlarımız ise erkek ile dişi arasında pek
farklılık göstermez. Bu, kromozomların evrimsel süreçte birbirinden farklılaşmasına,
dolayısıyla cinsiyetlerin oluşmasına neden olmuştur.
Ancak bu konuda bir sorun
bulunmaktadır: Nasıl oldu da, evrimsel süreç bu cinsiyetleri türler içerisinde
ikiye bölmeyi başardı? Eğer ki türler aynı koşulların etkisi altındaysa, nasıl
oldu da iki farklı cinsiyet evrimleşebildi? Bu sorular, bir süredir
cevaplanamamaktaydı. Ancak artık bunların da cevabı bulundu:
Bilim insanları, öncelikle
türün genelinde, kromozomlardaki evrime paralel olarak, cinsiyetlerin tüm
bireyler üzerinde oluşmuş olduğunu düşünüyorlardı. Bunun anlamı oldukça
açıktır: cinsiyetsiz türlerden, cinsiyetli türlere geçişte, bir ara geçiş
yaşandı: hermafroditizm (çift cinsiyetlilik). Evrimsel süreçte, her ne kadar
mayoz ökaryotik tek hücrelilerde evrimleştiyse de, çok hücrelilere kadar
cinsiyetler arasındaki farklılık oluşmamış olmalıydı. Dolayısıyla mayozun
evrimleşmesinden yaklaşık 800 milyon yıl boyunca, ortada cinsiyetlere dair pek
de bir iz bulunmuyordu. Ancak mayozun uzun vadede hazırladığı temeller, çok
hücrelilerin yükselişiyle birlikte, hermafrodit bir dönemden geçmiş olabilir.
Dolayısıyla, özellikle çenesiz balıklarla başlayan süreçte, omurgalıların
yükselişi sırasında bir dönem, türler hermafrodit olarak bulunmuş olabilirler.
Sonrasında, bireylerin yaşadıkları koşulların etkisi altında,
hermafroditizmden, tek cinsiyetliliğe doğru bir seçilim baskısı oluşmuş
olabilir. Bu şekildeki bir geçiş, cinsiyetsiz bir popülasyondan doğrudan
cinsiyetli bir popülasyonun evriminden çok daha mantıklıdır.
Gerçekten de, 2008 yılında
bitkiler üzerinde yapılan bir araştırmada, hermafroditizmden tek cinsiyetliliğe
geçişin, evrimin olabileceği görülmüştür. Pittsburgh Üniversitesi tarafından
vahşi bir çilek türü üzerinde yapılan araştırma, hayvanlar için de uygulanabilmektedir.
Bitkilerin cinsiyet kromozomlarını inceleyen araştırmacılar, hermafroditik olan
türün, tek cinsiyetliliğe doğru evrimleştiğini raporlamışlardır. Science
dergisinde yayınlanan makaleye göre, hermafrodit ebeveynlerden oluşan yavrular,
mutasyonlar sebebiyle tek cinsiyetli olabilmektedirler. Dolayısıyla bir atada,
kromozomal farklılaşmadan kaynaklı, tüm türün çift cinsiyetli bireylere
evrimleşmesi, sonrasında ise bu çift cinsiyetliliğin teke inmesinin mümkün
olduğu anlaşılmıştır.
Elbette gelecekte yapılacak
olan araştırmalar, cinsiyetlerin neden, nerede ve ne zaman evrimleştiğini daha
net olarak açıklayacaktır. Ancak şu anda bildiklerimiz, cinsiyetlerin tarihinin
mayozun evriminin başlangıcına kadar dayandığı, ancak ondan oldukça sonra
gerçek anlamda ortaya çıktığı, en üstte verdiğimiz yazımızda görebileceğiniz
gibi, cinsel organların, cinsiyetlerin evriminden biraz daha sonra oluştuğu ve
temel olarak üremeyi kolaylaştırıcı bir amaçla evrimleştiği, ancak tüm bunlar
olduktan sonra, cinsel seçilimin etkisi altında cinsiyetlerin bugün bildiğimiz
farklarının ortaya çıkabildiğidir.
Günümüzde yapılan başka
araştırmalar, esasında canlılığın kökenlerinin tek bir cinsiyete (muhtemelen
dişiye yakın bir cinsiyete) dayandığına dair fikirler vermektedir. Zira bazı
sürüngenlerde ve tek hücreli ökaryotik canlılarda gözlediğimiz üzere, kimi
zaman türler sadece dişilerden oluşabilmektedir ve partenogenez adı verilen bir
yöntemle, erkeklere gerek kalmadan üreme gerçekleştirilebilmektedir. Esasında
bu yöntem sebebiyle çeşitlilik azalsa da, cinsel birleşmenin aşırı masraflı
olmasından kaynaklı sorunların önüne geçilebilmektedir. Üstelik, eğer ki türün
devamlılığı riske atılacak olursa, çevresel değişimlere tepki olarak erkeklerin
üretilmesini sağlayacak hormonlar salgılanabilmekte ve böylece erkekler de
popülasyon içerisinde geçici olarak üretilebilmektedir. Tehlike geçtikten sonra
bu hormonlar azaltmakta, ta ki bir defa daha popülasyon risk altına girene
kadar erkekler üretilmemektedir. İnsanda bile embriyolojik dönemin 6. haftasına
kadar, erkek-dişi fark etmeksizin her bireyin vücut planı, dişi oluşacakmış
gibi ilerlediği, ancak 6. haftadan sonra salgılanan cinsiyet hormonlarına bağlı
olarak erkeklerin farklılaştığı düşünülürse, bizim kökenlerimizin de diğer tüm
canlılarla ortak olduğu daha net anlaşılacaktır.
İşte tüm bunlar, bizlere
cinsiyetler hakkında çok önemli bilgiler sunmaktadır. Günümüzde, özellikle
psikologlar ve cinsellik araştırmacıları, "erkek" ve
"dişi"den daha farklı cinsiyetlerin de olduğu konusunda bulgulara
ulaşmışlardır. Örneğin "cinsiyetsizlik" ve "eşcinsellik"
de, popülasyon içerisindeki normal çeşitlilik dahilinde görülmektedir. Bu
sebeple, cinsiyetlerin evriminin ve çeşitlenmesinin anlaşılması, toplumun değer
yargılarının düzeltilmesi ve gerçeğe bir adım daha yaklaşılması konusunda önem
arz etmektedir.
Bu yazımızı, araştırmalardan
elde edilen sonuçlar arttıkça güncelleyeceğiz. Ancak şimdilik, sizlere genel
bir bakış açısı kazandırmaya çalıştık. Cinsiyetlerimizin kökenlerinin,
sandığınızdan çok farklı olabileceğinin anlaşılması, insanın hayata bakış açısı
konusunda önemli kazanımlar edinmesini sağlamaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder